İşte bu benim!
Büyümek zor iş. Ailenden bağımsız yaşamaya başladığında daha net gördüğün bir şey. Onlardan uzaklaşmak istediğim, kızdığım zamanlar çok oldu. Herkesin hataları olur. Ben kendi kendimi idame ettirirken zorlanıyorum, onlar bir aile iki ergen idame ettiriyorlarmış. Ebeveyn olmak zor iş diyorum ben şimdi de. Onlardan uzak olup, kendi kafamı dinleyecek olma fikri bayağı iyi bir fikir gibi görünüyordu. Değilmiş. Bu aralar onları çok özlüyorum. Ailem de ben de sevgi gösterme konusunda iyi değiliz... Söyleyemiyoruz hislerimizi. Utanılacak bir şey sanki! Babam hakkında düşününce kalbim acıyor. Ona borçluymuşum gibi hissediyorum. Neyse bu başka bir blogun konusu. Şu an söylemek istediğim şey sırtımda ağır yükler hissediyor oluşum.
Kalbinin götürdüğü yere git... Yaptığım şey bu. İşe yarıyor mu bilmiyorum. Onun hakkında son zamanlarda kafamda soru işaretleri var. Uzun zamandır aşamadığımız bir öfke kontrolü sorunu var. Birini öfkeyle tepki verince susturabileceğini mi zanneder insan? Ben bilmiyorum. Tek taraflı oluyor bu bağrışma olayı. Toplum içinde de olabiliyor. Öyle olunca utancımdan köşeye sıkışmış gibi hissediyorum. Doğru gelmiyor. Sakinleşince tek hatalı o olmadığını savunup, yine de özür diliyor. Bu bir kısır döngü gibi... Düzeleceği yok diyorum kendi kendime. Zaten stresli bir dönemde olduğum için her şey üstüme geliyor gibi hissediyorum. Onun hakkında kafam cidden çok karışık. İleride hayatıma böyle biriyle hayatıma devam edemem. Bu gerçek.
O da giderse yalnız kalacağım. Hiç kimse kalmayacak. Gelen gider demişler. Gitmesi gereken gidiyor. Bunu birçok kez deneyimledim. Hala da iyi ki de gitmişler diyorum. Çünkü beni üzecek, mutsuz edecek kimseleri hayatımda barındırmam kendime haksızlık oluyor diye düşünmüşümdür hep.
Vazgeçmek en son isteyeceğim şey benim. Hep üzülürüm daha çok mücadele etmek, daha çok direnmek varken neden vazgeçecekmişim? Birini, bir şeyi sahiplendim mi, onu kaybetmemek için uğraşırım. Eğer mevzu bahis bir şahıssa, gururumu beni kullanmadıklarını düşünüyorsam, aradaki sevgiye dayalı olarak unuturum. Sevgi daha önemli diye düşünürüm. Fakat karşıdaki beni ve duygularımı istismar edecek şekilde rahat davranıyorsa, gururum işte orada dur diyor otamatikman. Neden bana değersizmişim gibi davranıyorsun? Senden aşağı değilim diyerek onu anında hayatımdan ekarte edebiliyorum. Bugüne kadar sadece iki iyi arkadaşım tarafından kazık yedim (tabiri caizse) Birini hayatımdan da, kalbimden de çıkarmak kolay oldu. Diğeri ise hala üzüldüğüm belki de hayatımda bu kadar kafama taktığım tek kişidir. Böyle olduğunu bilmesini istemem çünkü kendi egosunu arkadaşlıktan da öte bir yere koymuştu o. Aramıza mesafeler girdikçe, kalbi de soğumuştu sanki. Kendi dünyasını yaratmıştı. Koşulsuz şartsız, o ne zaman isterse gelmeliydim sanki. Hala arkadaşlığımızı bitirme sebebinin yersiz olduğunu düşünüyor olabilir kendisi de. En son ki konuşmamızda bu çıkmıştı ortaya çünkü.
Arkadaşlıklara bu dünyada çok ama çok değer verirdim. Çünkü arkadaş. Çıkarsız bir ilişki olmalıydı bu. Yanında olacağın, güveneceğin birini istersin hep. Ben artık arkadaşlığa inanmıyorum. İnanmamak için de elimden gelen eforu sarf ediyorum. Kimse size iyi niyetle bakmıyor. Bakamıyor. Bir süre sonra her şey ne kadar çok beklentilerini karşılıyorsunuza dönüyor. Üzgünüm ama gerçek. Değil diyen de elbet bir gün görüyor.
Benim ondan öğrendiğim bir şey var. İlişkilerde "beklenti" faktörü. O kadar önemliymiş ki! Kaderinizi belirleyen şey bu bakın unutmayın. BEKLENTİ. Sen karşındakini kafandaki beklentilerin ne kadarını yerin getirip, ne kadarını getiremediğine göre değerlendiriyorsun. Ona göre puanını veriyorsun ona. O beklentiler karşıdakinin değerini belirliyor. Çok şey beklersen, çok değer verip önemsiyorsun demektir bu. Ki tavsiye etmediğim bir durumdur. Aile en çok değeri hak eden kurumdur. Aile seni hep sever. Beklentilerini karşılasan da karşılamasan da. Arkadaşların hep geçici olduğunu o kadar iyi gördüm ki. Artık hiçbir arkadaşlığa da inancım yok. Şimdi samimi olanlar, yolları ayrılınca birbirinin arkasından demediğini, yapmadığını bırakmıyor.
Ben ne kadar zarar görsem de kimseye kötülük etmedim. Tek yaptığım şey o insanların varlığını görmezden gelmek oldu. En iyisinin bu olduğuna inanıyorum. Gördüğüm şeyleri bağırıp çağırıp o insanlara söylemiyorum diye bazen kendimi boşuna yorduğumu düşünsem de düşman kazanmamak en akıllıca olan şey gibi geliyor.
28 Mart Sabahı
28 Mart Sabahı
Yorumlar
Yorum Gönder